Fransa'da...
Eylül 2002'de Le Figaro gazetesinde yayınlanan bir araştırmaya göre, Fransa’da gelecek yıllarda sınırların göçmenlere açılmasının yeterli olmayacağı, aktif nüfusun, özellikle de kadınların, daha çok çalışmalarının gerekli olduğu bildirildi. Ekonominin ihtiyaç duyduğu işgücünün yabancı ülkelerden de karşılanabilmesi için göç yasalarının esnekleştirilmesi, zaten gündemde olan bir konu. Fakat yeni göç dalgalarının sorunu çözmeye yeterli olmayacağı öngörülüyor Fransa’da. Bunun nedeni çalışan nüfusun aktif-pasif dengesi. Her koşulda nüfus yaşlanıyor ve aktif-pasif dengesi, dış göçle bile en geçerli değerini bulamıyor. Üstelik nitelikli işgücünü dış ülkelerden edinme olasılığı düşük; çünkü yakın geçmişte dışardan bilgisayar elemanı talep eden Almanya’nın hayal kırıklığına uğraması gibi bir örnek var. Bu nedenle en sağlıklı çözümün, fiili çalışma sürelerinin uzatılması olduğu düşünülüyor. Önerilen süreler ise özel kesimde 40 yıl, kamu kesiminde 37,5 yıl çalışılması. “Ücretli çalışanların 60 yaşına kadar çalışmasında yarar görülmektedir” deniyor. Bugünkü durumda Fransa’da 55 ile 64 yaş arasındaki gruptaki çalışma oranı %30. Bu oran Amerika Birleşik Devletleri’nde %50.
Peki işgücünün verimli devamlılığı nasıl sağlanacak? Yeni mesleki eğitim ve formasyon politikalarıyla. Ve çocuk bakım evleri sayısının artırılması yoluyla, ev kadınlarını işgücü piyasasına alarak. Buna olumsuz örnek olarak da İtalya ve ispanya gösteriliyor. Bu iki ülkede doğum oranı düşük olduğu halde çalışma oranı da düşükmüş kadınlar arasında. Almanya’da olduğu gibi Fransa’da da anne-babalara ikinci çocuktan sonra eğitim yardımı yapılması gibi uygulamalar kadınları çalışma hayatından ayrılmaya teşvik ediyor.
Avusturya'da...
Avusturya vatandaşlığına geçen yabancıların sayısının, geçen yıl sayıları itibariyle %30 oranında arttığı bildiriliyor. Avusturya İstatistik Dairesi’nin yaptığı açıklamaya göre, 2001 yılında Avusturya vatandaşlığına geçişte Türkler 10.046 kişiyle birinci sırada yer aldılar -ki bunların %42’sini Avusturya doğumlular oluşturuyor. İkinci sırada Yugoslavlar, üçüncü sırada Bosna-Hersek’liler geliyor. Avusturya vatandaşlığna geçenlerin çoğunluğunu 15-29 yaş grubundaki gençler oluşturuyor.
Hollanda'da...
Hollanda’da yapılan çalışmalar sonucu, 1995’te %35 olan Türkler arasındaki işsizlik oranı, %9’a inmiş. Bu bilgi, Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı ile Azınlıklardan sorumlu Bakan’a sunulan rapordan geliyor. Hollanda İstatistik Bürosu tarafından yayımlanan bir başka rapora göre de göçmen nüfus, yerli Hollandalılara göre daha hızlı artıyormuş. 2010 yılına kadar göçmen nüfusun 2 milyonu bulması, yani nüfusun %12’si olması bekleniyormuş.
*
Hollanda’ya yeni gelenlerin katılmak zorunda oldukları uyum kurslarında başarı oranının 1/5 olduğu bildiriliyor. Entegrasyondan sorumlu Büyük Kentler ve Azınlıklar Bakanı Roger van Boxtel tarafından yapılan açıklamada kurslar yarım bırakılıyor ve buna neden olarak, “iş bulma”, “çocuğa bakma zorunluluğu” ya da “kişisel problemler” öne sürülüyor.. Kursu tamamlamayanlara yasal olarak ceza uygulanabilmesine karşın bugüne kadar bu uygulamaya başvurulmamış olmasına da dikkat çekiliyor.
Almanya'da...
Almanya’da çok sayıda bakıcıya ihtiyaç varmış. Bakım meslekleri için eğitim yapanların sayısında duraklama olduğu için, iş piyasası istatistiklerine göre, önümüzdeki on yıl içinde sadece yaşlıların bakımı için 4000 ek elemana ihtiyaç duyulacağı ve bu mesleğin ekonomik krizlerden etkilenmediği ifade ediliyor. Baden Württemberg eyaleti yetkilelerince yapılan bu açıklamalarda, bakım mesleğinin imaj sorunu yaşadığından, yetersiz Almanca bilgisi nedeniyle yabancıların bakıcı olarak görev alamadıklarından söz ediliyor.
İngiltere'de...
İngiltere’de göçmenler 2001 yılında 29 milyar Sterlin kamu fonlarından yararlanmış, buna karşılık 31 milyar Sterlin vergi ödeyerek ekonominin büyümesine katkı sağlamışlar. Ülkenin göçmen politikası, Kraliçe II.Elizabeth’in bir konuşmasına göre, “çok kültürlülüğün çağdaşlık göstergesi sayıldığı; diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bundan sonra da vasıfsız işgücü açığının ilk planda göçmenler tarafından karşılanması gerektiği” düşüncelerine dayanıyormuş.
İsviçre'de...
2001 yılı nüfus sayımına göre İsviçre’nin nüfusu 54 bin kadar artarak 7.258.000’e ulaşmış. Nüfus artış hızı binde sekiz; sayıları görece artanlar ise göçmenler olmuş. Toplam nüfusun %20’si yabancılardan oluşan İsviçre’de yabancıların nüfus artış hızı %2,5 iken, yerli İsviçrelilerin nüfus artışı binde üç olarak gerçekleşmiş, ki bunların bir kısmını da ülke vatandaşlığını kazanan yabancılardan oluşuyormuş.
Belçika'da...
Belçika’da çalışan her üç kişiden biri “kaçak” statüsündeymiş. Belçika Çalışma ve İstihdam Bakanlığınca yapılan açıklamaya göre, denetimler sonucunda, ülkeye yasa dışı yollardan giren yabancıların %44’ü inşaat sektöründe, %11’i lokanta sektöründe, %9’u ziraat sektöründe çalışıyormuş.
Danimarka'da...
Danimarka Yabancılar Yasası’nda Schengen Anlaşması uyarınca bazı değişiklikler yapıldı. Buna göre, bir Schengen ülkesinde geçerli olmak üzere verilen, oturma izni yerine geçen ve süresi üç aydan fazla olan bir vizeye sahip yabancılar, Danimarka’da da üç ay kalabileceker. Bilindiği gibi, Schengen Anlaşlaması’na imza atan ülkeler arasında Danimarka yok. Yapılan bu değişiklik, Danimarka’yı görmek, orada bir süre bulunmak isteyenlere kolaylık sağlama anlamına geliyor. Tabii bir ölçüde: Çünkü Schengen vizesinin üç aydan fazla bir süreyi kapsaması gerekiyor. Ve Danimarka’ya bir defaya özgü gelinip kalınan süre ile aralıklı sürelerde gelinip kalınan sürelerin toplamı, Schengen ülkesine gelinen ilk günden itibaren altı aylık süre içinde en fazla üç ay olabiliyor. Yabancı kişi altı aylık süre içinde Danimarka dışında bir başka Schengen ülkesinde daha bulunmuşsa, bu süreler sözü geçen üç aylık süreden düşülüyor.